İçindekiler
Seans odasında sıkça duyduğum bir sorudur: “Hocam, neden ben böyleyim? Kardeşimle aynı evde büyüdük ama o kadar farklıyız ki… Ben en ufak bir eleştiride günlerce kendime gelemezken, omuz silkip geçebiliyor. Neden ben bu kadar kaygılıyım?” Bu soruların temelinde, her birimizi eşsiz kılan o derin ve gizemli yapı yatar: Mizaç.
Belki siz de kendinizi sık sık başkalarıyla kıyaslarken buluyorsunuz. Belki de partnerinizin, çocuğunuzun veya bir arkadaşınızın belirli durumlara verdiği “aşırı” tepkileri anlamakta zorlanıyorsunuz. İşte bu noktada, bir klinik psikolog olarak size rehberlik etmek, sizi kendi içsel dünyanızın haritasını çıkarmaya davet etmek isterim. Çünkü kendimizi anlama yolculuğu, doğuştan getirdiğimiz o özü, yani mizacımızı tanımakla başlar. Bu yazı, o özün ne olduğunu ve hayat boyu edindiğimiz deneyimlerin (yani şemalarımızın) bu özü nasıl şekillendirdiğini anlamanız için bir davettir.
Mizaç Nedir? Kişiliğimizin Biyolojik Temeli
En basit tanımıyla mizaç, doğuştan getirdiğimiz, biyolojik temelli davranışsal ve duygusal tepki verme eğilimimizdir. O, bizim “fabrika ayarlarımızdır”. Kişiliğimizin ham maddesi, üzerine hayatın resim çizeceği boş bir tuval değil, kendine has renkleri ve dokusu olan bir tuvaldir. Henüz bebekken bile bu farklılıkları net bir şekilde görebiliriz. Bazı bebekler daha sakin ve uyumluyken, bazıları daha hareketli, gürültücü ve tepkiseldir. Bazıları yeniliklere merakla yaklaşırken, bazıları ise ürkek ve mesafelidir. İşte bu farklılıklar, karakter veya yetiştirilme tarzından önce gelen, tamamen biyolojik olan mizaç özellikleridir.
Mizacı, bir bilgisayarın donanımına benzetebiliriz. İşlemci hızı, RAM kapasitesi, ekran kartının özellikleri nasıl donanımsal ise; bizim de duygusal tepki yoğunluğumuz, aktivite düzeyimiz, dikkatimizi toplama becerimiz gibi özellikler mizacımızın bir parçasıdır. Kişilik ise bu donanım üzerine zamanla yüklenen yazılımlar, programlar ve uygulamalardır. Yani, mizaç değiştirilemez bir temeldir, ancak onun üzerine inşa edilen kişilik ve davranışlar zamanla yönetilebilir ve şekillendirilebilir.
Mizacın Temel Boyutları Nelerdir?
Psikoloji dünyası, mizacı farklı boyutlarda inceler. Bu boyutları anlamak, hem kendinizi hem de çevrenizdeki insanları daha iyi tanımanıza yardımcı olabilir:
- Duygusallık/Tepkisellik: Bazı insanlar duyguları daha yoğun yaşar. Olumlu ya da olumsuz bir olay karşısında verdikleri tepki daha güçlüdür. Bu, mizacın duygusallık boyutuyla ilgilidir. Daha düşük duygusallık düzeyine sahip bir mizaç, olayları daha sakin karşılama eğilimindedir.
- Aktivite Düzeyi: Doğuştan gelen enerji seviyemizi ifade eder. Bazılarımız sürekli hareket halinde olmayı severken, bazılarımız daha sakin ve dingin aktivitelerden hoşlanır. Yerinde duramayan bir çocuk ile saatlerce sessizce oturabilen bir yetişkin arasındaki fark, büyük ölçüde bu mizaç özelliğinden kaynaklanır.
- Sosyallik/İçe Dönüklük: Bazı insanlar sosyal ortamlarda enerji dolarken, başkalarıyla etkileşim kurmaktan keyif alırken; bazıları ise yalnız kaldıklarında deşarj olur ve sosyal ortamları yorucu bulabilir. Bu, tamamen mizaç ile ilgili bir yönelimdir.
- Uyumluluk/İnatçılık: Değişime ve yeni durumlara adapte olma hızımızı belirler. Bazı mizaçlar daha esnek ve uyumluyken, bazıları rutinlerine daha bağlıdır ve değişikliklere karşı direnç gösterebilir.
Unutulmamalıdır ki, bu özelliklerin hiçbiri “iyi” ya da “kötü” değildir. Yüksek duygusallığa sahip bir mizaç, derin bir empati yeteneği ve sanatsal bir ruh getirebilirken; düşük aktivite düzeyine sahip bir mizaç, yüksek odaklanma ve sabır gerektiren işlerde çok başarılı olabilir. Önemli olan, bu temel yapıyı yargılamadan kabul etmektir.

Şemalar Sahneye Çıktığında: Mizaç ve Yaşam Deneyimlerinin Dansı
Eğer mizaç bizim biyolojik donanımımız ise, şemalar o donanımın üzerine yazılan en temel yazılımlardır. Şema Terapi’nin kurucusu Jeffrey Young’ın tanımıyla şemalar, çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan, kendimiz ve dünya hakkındaki istikrarlı ve kalıcı inanç kalıplarımızdır. Bunlar, erken dönemde karşılanmamış temel duygusal ihtiyaçlarımızdan doğan zihinsel filtrelerdir. Dünyayı algıladığımız, deneyimleri yorumladığımız ve geleceği tahmin ettiğimiz gözlüklerdir.
Örneğin, çocukken sürekli eleştirildiyseniz ve başarılarınız hiç takdir görmediyse, bir “Kusurluluk/Utanç” şeması geliştirmiş olabilirsiniz. Bu şema gözlüğüyle dünyaya baktığınızda, en ufak bir hatanızı bile kendi değersizliğinizin bir kanıtı olarak görür, iltifatları samimiyetsiz bulur ve sürekli olarak kendinizi başkalarından aşağıda hissedersiniz.
Peki, bu iki güçlü kuvvet, mizaç ve şemalar, nasıl bir araya gelir? İşte işin en can alıcı ve en aydınlatıcı kısmı burasıdır. Mizaç, belirli şemaların gelişmesi için bir zemin hazırlar. Yaşadığımız olaylar ise bu zemine tohumları eker.
Mizaç-Şema Etkileşimine Dair Senaryolar
Bu karmaşık dansı daha iyi anlamak için birkaç senaryo üzerinden gidelim:
- Senaryo 1: Hassas Mizaç ve Kusurluluk Şeması
- Mizaç: Doğuştan yüksek duygusallığa ve hassasiyete sahip bir çocuk düşünelim. Bu çocuk, eleştiriye ve olumsuz geri bildirimlere karşı diğer çocuklara göre daha kırılgandır.
- Çevre: Bu çocuk, ebeveynlerinin mükemmeliyetçi ve eleştirel olduğu bir ailede büyüyor. Ebeveynler, belki de kötü niyetli olmasalar da, sürekli olarak çocuğun eksiklerine odaklanıyor, onu diğer çocuklarla kıyaslıyorlar (“Bak komşunun oğlu ne güzel notlar alıyor”).
- Sonuç: Çocuğun hassas mizacı, bu eleştirel ortamı sünger gibi emer. İç dünyasında, “Bende bir sorun var,” “Ben yeterince iyi değilim,” “Sevilmeye layık olmak için kusursuz olmalıyım” gibi inançlar filizlenir. Yetişkinliğe geldiğinde, bu kişi en ufak bir geri bildirimi kişisel bir saldırı olarak algılayan, sürekli kendini sabote eden ve başarılarından keyif alamayan bir bireye dönüşebilir. Hassas mizaç, Kusurluluk şemasının gelişmesi için verimli bir toprak olmuştur.
- Senaryo 2: Yavaş Isınan Mizaç ve Sosyal İzolasyon Şeması
- Mizaç: Yeni durumlara ve insanlara alışmak için zamana ihtiyaç duyan, gözlemleyerek ortama dahil olan “yavaş ısınan” bir mizaç yapısına sahip bir çocuk hayal edelim.
- Çevre: Bu çocuğun ailesi oldukça dışa dönük ve sabırsız. Çocuğu sürekli olarak sosyal ortamlara sokmaya çalışıyor, “Hadi git oyna, neden çekiniyorsun?”, “Ne kadar utangaçsın!” gibi yorumlarla onu zorluyorlar.
- Sonuç: Çocuk, kendi doğal ritmine saygı duyulmadığını hisseder. Sosyal ortamlar onun için bir keyif alanı olmak yerine, bir performans ve sınav alanına dönüşür. Kendini “garip”, “farklı” ve “diğerleri gibi olamayan” biri olarak etiketler. Yetişkinliğinde, kalabalık ortamlardan kaçınan, yakın ilişkiler kurmaktan korkan ve kendini ait hissedemeyen bir birey haline gelebilir. “Yavaş ısınan” mizaç, ailenin yanlış tutumuyla birleşerek Sosyal İzolasyon şemasını tetiklemiştir.
- Senaryo 3: Yüksek Enerjili Mizaç ve Boyun Eğicilik Şeması
- Mizaç: Yüksek aktivite düzeyine sahip, enerjik, meraklı ve hareketli bir çocuk düşünün.
- Çevre: Bu çocuk, çok kuralcı, sakinliğe aşırı önem veren ve çocuğun enerjisini “yaramazlık” olarak etiketleyen bir evde büyüyor. Sürekli olarak “Otur oturduğun yerde!”, “Sessiz ol!”, “Bıktım senin bu hareketliliğinden!” gibi cümlelere maruz kalıyor.
- Sonuç: Çocuk, kendi doğal enerjisinin ve ihtiyaçlarının yanlış ve kabul edilemez olduğunu öğrenir. Sevilmek ve kabul görmek için kendi doğasını, yani mizacını bastırması gerektiğini düşünür. Bu durum, başkalarının ihtiyaçlarını ve beklentilerini kendi ihtiyaçlarının önüne koyduğu bir “Boyun Eğicilik” şeması geliştirmesine neden olabilir. Yetişkinliğinde, “hayır” demekte zorlanan, kendi isteklerini ifade etmekten çekinen ve sürekli başkalarını memnun etmeye çalışırken kendi enerjisini tüketen birine dönüşebilir.

Anlamaktan İyileşmeye: Farkındalık ve Değişim Yolculuğu
Tüm bu anlattıklarım size tanıdık geldiyse, lütfen umutsuzluğa kapılmayın. Bu, bir kader değildir. Tam aksine, bu farkındalık, iyileşme yolculuğunuzun ilk ve en önemli adımıdır. Kendi mizacınızı ve şemalarınızı anlamak, kendinize karşı daha şefkatli ve anlayışlı olmanızı sağlar. “Neden böyleyim?” sorusunun yargılayıcı tonu, yerini “Demek ki bu yüzden böyle hissediyorum” anlayışına bırakır.
Bu yolculukta atabileceğiniz adımlar şunlardır:
- Mizacınızı Kucaklayın: Öncelikle doğuştan gelen özelliklerinizi bir kusur olarak görmekten vazgeçin. Siz hassas bir mizaca sahipseniz, bu sizin daha derin bağlar kurabilen, empatik ve yaratıcı bir insan olmanızı sağlayabilir. Mizacınızı bir yük olarak değil, yönetilmesi ve doğru alanlarda kullanılması gereken bir güç olarak görün.
- Şemalarınızı Fark Edin: Hayatınızda tekrar eden olumsuz döngüleri gözlemleyin. İlişkilerinizde, kariyerinizde, kendinizle olan ilişkinizde hangi can sıkıcı senaryolar tekrar tekrar yaşanıyor? Bu döngülerin altındaki temel inançları (şemaları) fark etmeye çalışın. Bir terapist, bu şemaları tanımanızda ve adlandırmanızda size en doğru rehberliği sunacaktır.
- Mizacınızla Uyumlu Yaşam Alanları Yaratın: Mademki mizacınızı değiştiremezsiniz, o zaman hayatınızı mizacınızla daha uyumlu hale getirebilirsiniz. Eğer içe dönük bir mizacınız varsa, kendinize sürekli sosyal olmanız için baskı yapmak yerine, size iyi gelen yalnız kalma zamanlarını planlayın. Yüksek enerjili bir mizaç yapınız varsa, enerjinizi atabileceğiniz spor veya hobi faaliyetlerini hayatınıza dahil edin. Buna psikolojide “uyum iyiliği” (goodness of fit) diyoruz.
- Profesyonel Destek Alın: Şemalar derindir ve köklüdür. Onları tek başına değiştirmek zordur. Şema Terapi gibi ekoller, bu kalıpların kökenine inerek onları anlamanıza, onlarla savaşmanıza ve yerlerine daha sağlıklı olanları inşa etmenize yardımcı olur. Bir terapistle çalışmak, bu süreçte size güvenli bir alan ve doğru araçları sunar.
Kendi içsel dünyanızı keşfetmek, bazen zorlu, bazen de sancılı bir süreç olabilir. Ancak bu, kendinize verebileceğiniz en değerli hediyedir. Doğuştan gelen eşsiz mizacınız ile hayat boyu edindiğiniz deneyimlerin bu karmaşık ve büyüleyici dansını anladığınızda, kendinizi yargılamayı bırakır ve şefkatle sarmalamaya başlarsınız. Unutmayın, bu keşif yolculuğunda yalnız değilsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Mizaç tamamen değiştirilemez mi?
Hayır, mizacın biyolojik temeli değiştirilemez. Ancak mizacınızın ifade ediliş şeklini yönetmeyi ve davranışlarınızı şekillendirmeyi öğrenebilirsiniz. Örneğin, doğuştan kaygıya yatkın bir mizaç yapınız varsa, bunu tamamen yok edemezsiniz ama kaygıyla başa çıkma ve onu yönetme becerilerinizi geliştirerek hayat kalitenizi artırabilirsiniz.
Bende zararlı şemalar olduğunu nasıl anlayabilirim?
Hayatınızda sürekli tekrar eden olumsuz kalıplar (örneğin hep terk eden partnerler seçmek, başarılarınızı sürekli sabote etmek), belirli durumlarda aşırı güçlü duygusal tepkiler vermek (örneğin küçük bir eleştiriye karşı yoğun bir öfke veya utanç hissetmek) ve kendiniz veya dünya hakkında “Ben sevilmeye layık değilim”, “İnsanlara güvenilmez” gibi katı ve olumsuz inançlara sahip olmak, şemaların varlığına işaret edebilir.
Her mizaç tipi, belirli şemaları geliştirmeye mahkum mudur?
Hayır, mahkumiyet yoktur. Mizaç sadece bir yatkınlık yaratır. Belirleyici olan, mizacın içinde bulunduğu çevreyle kurduğu etkileşimdir. Örneğin, hassas mizaçlı bir çocuk, onun bu özelliğini anlayan, ona şefkatle yaklaşan ve duygularını onaylayan bir ailede büyürse, Kusurluluk şeması yerine derin bir empati ve duygusal zeka geliştirebilir.
Şema Terapisi ne kadar sürer ve nasıl işler?
Şema Terapisi, genellikle uzun süreli bir terapi yöntemidir çünkü derinlere kök salmış kalıpları hedef alır. Süreç, kişiden kişiye değişir. Terapi, şemalarınızı tanımanıza, bu şemaların çocukluk kökenlerini anlamanıza ve bu şemaları sürdüren davranışları değiştirmenize odaklanır. Amaç, sağlıksız şemaların gücünü azaltmak ve onların yerine sağlıklı başa çıkma modları geliştirmektir.
Çocuğumun mizacını anlamam, onun şema geliştirmesini önleyebilir mi?
Evet, bu konuda yapabileceğiniz çok şey var. Çocuğunuzun mizacını (enerjik mi, hassas mı, yavaş mı ısınıyor?) anladığınızda, ebeveynlik tarzınızı ona göre ayarlayabilirsiniz. Onun doğasına saygı duyan, ihtiyaçlarını anlayan ve ona uygun bir çevre sunan bir tutum sergilemek, “uyum iyiliğini” artırır ve zararlı şemaların gelişme riskini önemli ölçüde azaltır. Bu, çocuğunuza verebileceğiniz en büyük psikolojik armağanlardan biridir.
Yasal Uyarı !
www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.
Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.